Dünya Sağlık Örgütü bir ilacın tanı, tedavi veya proflaksi amacıyla uygun dozda kullanımı sırasında oluşan istenmeyen ve zararlı tüm yanıtları ilaç reaksiyonları olarak tanımlamaktadır. İlaç reaksiyonları immun ve immun olmayan mekanizmalarla gelişir. Dünya Alerji Organizasyonu, oluşumunda IgE veya T hücre aracılıklı hipersensivite reaksiyonlarının yer aldığı ilaç reaksiyonlarını ilaç allerjisi olarak tanımlamaktadır.
İstenmeyen ilaç reaksiyonları Tip A (beklenen ya da duyarlı olmaksızın herkeste görülebilen) ve Tip B (sadece duyarlı olan az bir grup insanda görülen ve beklenmeyen) olmak üzere iki ana gruba ayrılmıştır.Tip A reaksiyonlar ilacın farmakolojik etkisiyle ve dozu ile ilişkilidir ve ilaç zıt etkilerinin %80’ini oluştururlar. İlaçların yüksek doz kullanımı, farmakolojik yan etki, indirekt etki ve ilaç-ilaç etkileşimi bu gruptandır. Tip B reaksiyonlar ilacın bilinenen farmakolojik etkisiyle ilişkili olmayan, dozdan bağımsız olarak meydana gelen reaksiyonlar olup reaksiyonların %20’sini oluşturur.
Allerjik, psödoallerjik ve idiosenkrazik ilaç reaksiyonları bu gruba girmektedir. İlaç reaksiyonları, ilaç tedavilerinin en önemli ve en sık rastlanan komplikasyonudur. Ayaktan tedavi görenlerde %5, birinci basamakta %25, hastanede yatan olgularda %15-30 (bunların %6.7’si ciddi ilaç reaksiyonu), tüm hastane başvurularının %3-8’i ilaç reaksiyonu nedeniyledir. Ölümcül ilaç reaksiyonları hastanede yatan olgularda %0.1, cerrahi olgularda %0.01 oranında görülmektedir. Fatal reaksiyonlar genellikle allerjik tipte ilaç reaksiyonlarıdır. Çocukluk yaş grubunda ilaç reaksiyonları ile ilgili veriler çok kısıtlı olmakla beraber, yapılan bir çalışmada çocukluk yaş grubunda hastaneye başvuruların %2.09’unda, polikliniğe başvuruların %1.46’sında, yatan hastaların ise %9.53’ünde ilaç reaksiyonlarının sorumlu olduğu bildirilmiştir. Türkiye’de ilaç reaksiyonları ve allerjilerinin sıklığı ile ilgili detaylı veriler olmamakla birlikte, 6-9 yaş arası çocuklarda, ailelerin bildirdiği ilaç alerjisi sıklığı %2.8 olarak bulunmuştur.
En sık allerjiye neden olan ilaçlar beta laktam antibiyotikler ve non-steroidalantiinflamatuar ilaçlardır. Bunların dışında diğer sık olarak allerjiye neden olan ilaçlar radyokontrast maddeler, nöromusküler bloke edici ajanlar ve antiepileptiklerdir. Lokal anestezik ajanlar ile beta laktam dışı antibiyotiklerle allerji daha nadirdir.
Risk Faktörleri
İlacın moleküler ağırlığının fazla olması allerji riskini artırır. İlacın veriliş sıklığı da önemli bir risk faktörüdür. Uzun süreli kullanımlarda ilacın aralıklı ve tekrarlayan dozlarda verilmesi, devamlı kullanıma göre allerji gelişim riskini arttırır. Ayrıca ilacın veriliş yolu da önemlidir. Lokal uygulamalar parenteral uygulamalardan, parenteral uygulamalar ise oral uygulamalardan daha fazla duyarlanmaya yol açmaktadır.
Kişiye ait risk faktörleri değerlendirildiğinde ilaçla temas sayısı arttıkça duyarlanma artacağından risk çocuklarda erişkinlere göre daha azdır. Kadınlarda ilaç alerjileri erkeklerden iki kat daha fazladır. İlaçları metabolize eden enzimlerdeki genetik polimorfizm; ailesel genetik yatkınlık; kişide immun yetmezlik, AIDS, EBV infeksiyonu gibi bazı hastalıklar ilaç allerjisi riskini arttırmaktadır.
Patogenez
İlaç allerjilerindeGell ve Coombs’un sınıfladığı 4 tip immunolojik mekanizma rol oynamaktadır. Bir ilaç reaksiyonunda birden fazla mekanizma rol alabileceği gibi, bazı ilaçlarla ortaya çıkan reaksiyonlarda kesin mekanizma ortaya konamaz. IgE aracılığıyla gelişen Tip I reaksiyonlar en sık karşılaşılan reaksiyon grubudur. Burada ilaçla mast hücre veya bazofil üzerindeki spesifikIgE’nin bir araya gelmesi ve bunu izleyerek histamin, lökotrien gibi potentmediatörlerin salınımı ile anaflaksi, ürtiker, larinks ödemi, anjioödem, hipotansiyon ve bronkospazm belirtileri görülmektedir.
Tip II ve Tip III mekanizmalar kompleman aracılıdır ve daha az görülürler. Tip II reaksiyonda ilaca karşı IgG antikoru bulunur ve anemi, trombositopeni gibi bulgular vardır. Tip III reaksiyonda ilaç veya metaboliti ve bunlara karşı gelişen spesifikIgG ve IgM antikorların oluşturduğu kompleksler postkapillervenüllerde birikirler. Çoğu deri bulguları şeklinde karşımıza çıkan Tip IV reaksiyonda ise ilaca duyarlılık kazanmış T-lenfositler aracılığı ile oluşur.
Klinik bulgular
İlaç reaksiyonları tanısal yaklaşımda daha çok ilaç alımı ile reaksiyonun ortaya çıkması arasındaki zamansal ilişkiye göre sınflandırılır. İlaç alımından ilk 1 saat içinde ortaya çıkan reaksiyonlar ‘’erken=immediate’’reaksiyonlar, 1 saatten sonra ortaya çıkan reaksiyonlar ‘’erken olmayan= nonimmedate’’ reaksiyonlar olarak tanımlanır. Erken reaksiyonlarda IgE aracılı Tip I ve anafalaktoid mekanizmalar sorumluyken, erken olmayan reaksiyonlarda asıl olarak Tip II, III ve IV hipersensivite mekanizmaları sorumlu olmakla birlikte Tip I reaksiyonun da rolü araştırılmalıdır.
Allerjik ilaç reaksiyonları organa spesifik veya sistemik ilaç reaksiyonları şeklinde gelişir. İlaçlara bağlı alerjik reaksiyonlar içerisinde en sık deri bulguları gözlenir. Deri bulguları arasında en sık makulopapüler ilaç erüpsiyonu görülür. Ürtiker ve anjioödem genellikle ilaç alımını takiben ilk saatler içinde ortaya çıkar. Makulopapüler ilaç erüpsiyonu ise genelde birkaç gün sonra ortaya çıkar. Kutanözilaç reaksiyonlarının daha ağır formları Stevens-Johnson sendromu (SJS), toksikepidermalnekrolizis (TEN) ve eksfolyatif dermatittir. Bunlar uygun tedavi edilmedikleri takdirde yaşamı tehdit eden durumlardır. Hastanede yatan hastalarda gelişen ilaç allerjilerinde %96’sında deride döküntü, %30’unda ise sistemik belirtiler görülmüştür. En ciddi ilaç reaksiyonları olan SJS, TEN ve eksfoliatif dermatit ise hastaların %5.2’sinde gözlemlenmiştir.
İlaç allerjilerinde tanı
İlaç allerjilerinde tanı son derece zahmetli ve zor karar verilebilen bir süreçtir. Özellikle çocukluk yaş grubunda solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan birçok virüs döküntüye neden olarak ilaç alerjisi tanısında karışıklığa neden olmaktadır. Burada belirleyici noktalardan biri döküntüye kaşıntının eşlik etmemesidir. Ayrıca döküntüye boğaz ağrısı, lenfadenopati ve ateş eşlik ediyorsa bu durum sıklıkla enfeksiyona işaret etmektedir. Çocuklarda yapılan bir çalışmada ilaç allerjisi öyküsü veren hastalarda tanısal testler yapılmış ve hastaların %94’ü ilacı tolere etmiştir.